1 Nisan 2024 Pazartesi

Üç Türkiyat yazısı

Orta Avrupa'daki bazı Türk izleri
Türk Yurdu, Şubat '24

Jozef Blaşkoviç "Osmanlıların Hakimiyeti Devrinde Slovakya'daki Vergi Sistemi Hakkında" adlı makalesinde Filek'in (Filakovo) fethinden (1554) sonra civardaki 600 den fazla, Uyvar'ın (Nove Zámky) fethinden (1663) sonra ise 700 den fazla kasaba ve köy ahalisinin işitilmedik çabuklukla bir iki ay zarfında, Osmanlıların hâkimiyetini kendi rızasıyla kabul ettiğini aktarır. Blaşkoviç Osmanlıların elde ettikleri bu başarıyı, yani yerli halkı kendi tarafına kazanmalarını Avrupa tarihçileri bir türlü anlayamadığını söylüyor. Slovaklarda da Habsburg yönetimine karşı bir alerji var.

Filek (Filakovo) kalesi Seçen (Szécsény) kumandanı Hamza Bey'in 4 Eylül 1554'te burayı ele geçirmesinin ardından Slovak topraklarındaki tek Türk sancağı olmuştu. Otuz dokuz yıllık Osmanlı idaresi sırasında on iki sancakbeyi görev yapmış. Filakovo'nun resmi sitesinde sancakbeyleri Kara Hamza (1556'ya kadar), Velidžan (1556-1562), Hasan Prodovič (1562-1564), Arslan beg (1564), Mehemed (1575), Hasan (1576), Mahmud (1579), Korkud (1579-1590), Ali (1591) ve Jusuf beg (1593). Ľubomír Križan haklı olarak Mustafa Sokolič yani Sokollu Mustafa Paşa'yı (1560-62?) da listeye dahil etmiştir. Osmanlılar burayı 27 Kasım 1593'te kaybetmiş ancak herkes bölgeyi terk etmemiş. Jozef Drenko, Filakovo'yla ilgili çalışmasında yaklaşık üç yüz sivil Türk'ün kale arazisinde gönüllü olarak kaldığını söylüyor. 

31 Mart 2024 Pazar

Bilgiyi iyi yönetmeye ihtiyacımız var

Kırmızılar, 31 Mart '24

Prag’ta güzel bir astronomik saat var. Saat başı Japon turistler önünde toplanır, ahşap havarilerin geçidini izler. Söylenceye göre saat ustası başka yerde bir benzerini yapmasın diye kör edilmiş. Çok uzak olmayan bir başka yerde Çin’dekiler kadar iyi porselen üretmeyi başaran usta uzun yıllar boyunca sarayın mahzenine hapsedilmiş, sırrı başkasına söylemesin diye… Mahzende porselen üretirmiş. Şimdi mahzenin tabanındaki porselen kırıklarını araştırıyorlar. Efendim, Yahudiler hekimlik bilgisini iyi yönetmişlerdir. Yükselme Dönemi padişahlarının hepsinin yanındadırlar. Fatih’inki Hekim Yakub, II. Bayezid ve Yavuz’unki Jozef Hamon, Kanuni’ninki oğul Moşe Hamon, II. Selim’inki torun Jozef Hamon’dur. Kendilerinden memnun kalınmış ki bu böyle devam etmiş. Bilgileri var, bir disiplinleri var. Bilgi yönetilen bir şeydir, böyle bir boyutu var. Bilgiyi idare etmek, onu edinmek kadar önemli bir iş... Hemen her şeyi bilgi olarak tanımlayabiliriz ve bir ilave daha yapalım, bilginin yayılmadığı yerde palavra hüküm sürebiliyor. Avrupa Parlamentosu üyesi Pavel Svoboda 15 Temmuz’dan sonra twitliyor. "Otoriter İslamcı rejimi mi istiyoruz yoksa laikliği savunan askeri rejimi mi?" Ne kadar saçma değil mi? Ama gerçekten olan biteni bilmiyorlar. Berlin'de sohbet ettiğim bir Polonyalı Antalya’ya sık sık tatile geldiğini söylüyor. Sonra “Türkiye’de kadınların çalışmasına izin verilmiyormuş bu yüzden kalkışma olmuş” diyor. Tatile gelen birisi söylüyor bunu. Avrupa'da böyle birçok palavra var tedavülde olan.

28 Ocak 2024 Pazar

Masumiyetin müzesi üzerine

Kırmızılar, 28 Ocak '24

1998 yazında Bayburt'ta bir hafta kadar kalmıştık, Dünya Kupası finalini orada izlemiştim. Fransa'nın Brezilya'yı 3-0 yendiği maçta Zidane iki kafa golü atmıştı, galiba ikisi de kornerdendi. Fidanlık müdürlüğü misafirhanesinde kalıyorduk, bahçede yürüyüşe çıkmıştım. Orada üç çocuk çakıl taşlarıyla oynuyordu. Ne yapıyorsunuz diye sorduğumda mezarlık oyunu oynuyoruz abi demişlerdi. Büyük çakıl taşlarından mezar taşları yapmışlar, yollar yapmışlar... Bugün aklıma geldi. Hangi çocuk böyle bir oyun oynar? Acaba bir yakınlarını mı kaybetmişlerdi? Onlara ölümle ilgili, mezarlıkla ilgili bir şey mi anlatılmıştı? Büyük bir ihtimalle...

27 Aralık 2023 Çarşamba

Kültürel değişim karşısında milli kültür politikaları

Türk Ocakları G. Merkezi, Cumhuriyetimizin Yüzyılı Bilgi Şöleni (21 Ekim 2023) sunumu

Türkiye'nin başkentinde yaşıyoruz. Siyasetinin, bürokrasisinin merkezi, Türkiye'nin beyni diyebileceğimiz bir yer Ankara... Ama bu şehre baktığımızda esaslı bir düşünüş görmemiz pek de mümkün değil.

Rezidanslar, mağazalar, AVM'ler hep yabancı isimlere sahip, yabancı marka eşyalar kullanmak tırnak içinde havalı kabul ediliyor. Temel’le Dursun kalpazanlık yapıyormuş. O kadar iyi sahte dolar basıyorlarmış ki Amerikalılar gelip “biz bile bu kadar iyisini yapamıyoruz” demiş. Burada kültürel kopyalama diye bir olgu var. 

19 Kasım 2023 Pazar

Prostějov'un ismi sürekli değişen meydanı üzerine

Yeni Birlik, 19 Kasım '23

Moravya'da Edmund Husserl'in doğduğu, ilkokulu okuduğu bir şehir var. Prostějov... 25 yıl kadar önce benim de bir hafta kaldığım bir yer... Çekya'da gördüğüm en iyi meydana sahip, T. G. Masaryk Meydanı... Masaryk Çekoslovakya'nın kurucusu, Husserl'in yakın dostuydu. Ama bu meydanın adı önce Aşağı Meydan, sonra Franz Joseph, sonra ABD Başkanı Wilson Meydanı, sonra Masaryk Meydanı, Komünizm'de Ana Meydan, 9 Mayıs Meydanı ve yakın zamanda yine Masaryk Meydanı oldu. Yani merkezde, zihinde büyük bir dönüşümler silsilesi yaşandı.

T.G. Masaryk'in ilk heykeli 1938'de dikilmişti. Bir yıl sonra ülkeyi Naziler işgal edince Çekler başına bir şey gelmemesi için heykeli gömdüler. Naziler kaybedince tekrar dikildi. Komünistler iktidara geldikten beş yıl sonra 1953'te gece karanlığında yok edildi. Komünist rejim çöktükten sonra 1998'de heykelin aslına uygun bir kopyası dikildi.

Avrupa'da böyle meydan çoktur... Meydanlar bize hakim görüşü temsil eden bir içerik sunarlar. Dört bir tarafı binalarla kapalı, korunaklı, yalıtılmış, bir iç ufka sahip... İdeoloji burada adeta şehirdeki bir merkezkaç kuvvetidir. Bir tarafta yüz yaşını doldurmuş Yeni Belediye Binası ve üzerindeki saat, diğer tarafta pozisyonunu yüz yıllar boyunca korumayı başarmış Kutsal Haç'ın Yüceltilmesi Kilisesi, Meryem Ana Sütunu boy gösteriyor. Bunlar meydana yaraşır şekilde üst seviye bir estetik titizlikle dizayn edilmiş.

23 Ağustos 2023 Çarşamba

Kültürcü düşünüş

 Yeni Birlik, 23 Ağustos '23

Kültürel bozulmaya, kültür şuursuzluğuna saygıdışılık hali diyoruz. Nedeni hem kendinden olmayana hoyratça yaklaşım, hem de kendi kültürüne yabancılaşma. Burada şöyle bir şey söylenebilir. Kültür şuurunu, kültürünü koruma maksimumda yabancı olana düşmanlığa değil kardeşlik ve evrenselliğe ulaşır. Ancak Akçaabat Ortamahalle veya Safranbolu evlerini gerçekten takdir eden kimse Rothenburg'un, Zlatá Ulička'nın anlamını kavrayabilir. 

Bunun tersi de geçerli... Burada kaybolan bir değer var ve bu beni ilgilendirmiyor. Aslında ben ilgisiz biriyim... Ama ben kültür şuurunu anlayabiliyorum, bunu takdir ediyorum, burada değerli olanı görebiliyorum. Maksimumda iyi ki dünyadaki bütün binalar aynı stilde değil, iyi ki farklı halk oyunları, mutfaklar, müzikler var, iyi ki yollarda sadece Ford'un arabaları dolaşmıyor, vesaire... 

Culture-focused thinking

Yeni Birlik, 23th August '23

We call cultural degradation and cultural unconsciousness a state of disrespect. The reason is both the rude approach to foreigners and the alienation from your own culture. At its maximum promoting cultural awareness achieves harmony and peace, not xenophobia. Only the one appreciates the houses of Akçaabat Ortamahalle or Safranbolu can understand the meaning of Rothenburg, Zlatá Ulička etc.

I can understand the cultural consciousness, I appreciate it, I can see what is valuable here. Fortunately, not all buildings in the world have the same style, fortunately there are different folk dances, cuisines, music, fortunately Ford cars are not the only ones on the roads, etc...

There is a strong relationship, a correlation between violence, crime rates, xenophobia and cultural shallowness. It all depends on what you occupy your mind with... A person who becomes a monster in traffic may turn into something else in the national library. Sometimes I freeze, I feel cold, my soul turns gray if I work in a bureaucratic structure, I cannot think clearly in ugly neighborhoods... That's why I try to escape, I try to go to places like Kuzguncuk. I am inspired by the Simitçi Tahir Street, I can breathe Ottoman style here, I thaw here, I become childish and cheerful.

20 Ağustos 2023 Pazar

Aşırı saygı üzerine

Yeni Birlik, 20 Ağustos '23

2004'te Marmaris'te Öğretmenler Günü programında Sabancı Lisesi korosu Onuncu Yıl Marşı'nı söylüyordu. Bu sırada çoğunluk ayağa kalktı ama emekli olduktan sonra Marmaris’e yerleşmiş olan 7. cumhurbaşkanı Kenan Evren marşı oturduğu yerden dinledi. Daha sonra salondakilere şunu söyledi:

“Ayağa kalkmadım çünkü Onuncu Yıl Marşı, İstiklal Marşı değildir, ayağa kalkılmaz".

Bunun üzerine biraz önce ayağa kalkanlardan bir kısmı dönüp Evren Paşa'yı alkışladı. Bunların bir kısmı az önce herkes kalktığı için ayağa kalkmış kişilerdi.

Bunu gerçek bir düşünüşümüzün bulunmayışına örnek olarak söylüyorum. Biz gerçekten düşünmüyoruz, çoğunlukla uyum sağlıyoruz. Bunun için de hop oturup hop kalkıyoruz, bir sağa bir sola selam veriyoruz. Bunun arka planında gerçek bir hissiyatımızın bulunmayışı var. Duygusal sığlık diyebileceğimiz bir hadise var. Sevginin ne demek olduğunu bilmiyoruz, özgürlüğün ne demek olduğunu bilmiyoruz. Üç yıl savaşmış bir askerin köyüne döndüğü zamanki özgürlük hissiyatıyla bizim özgürlük zannettiğimiz şey arasında dağlar kadar fark var. Televizyonda aşk cinayetinden bahsediliyor. Böyle bir şey, böyle bir kavramsallaştırma olamaz. Aşkın ne olduğunu bilmiyoruz. Daha derinde saygının ne olduğunu bilmiyoruz. Gerçek aşk aşktan çok saygıya dair bir şey. Bu anlaşılamadığı için düşünüşümüz yanlış yönde ilerliyor.

On extreme respect

Yeni Birlik, 20th August '23

In 2004, Sabancı High School choir was singing the Tenth Anniversary March during the Teachers' Day program in Marmaris. Meanwhile, the majority stood up, but the 7th president Kenan Evren, who settled in Marmaris after his retirement, listened to the march from his seat. He then said the following to the people in the hall:

"I did not stand up because the Tenth Anniversary March is not the National Anthem, you cannot stand up."

Thereupon, some of those who had just stood up turned and applauded Evren Pasha. Some of them had just stood up because everyone else had.

This is an example of our lack of real thinking. We don't really think, we mostly adapt. For this reason, we sit down and stand up, greeting left and greeting right. The main reason is that we do not have a real feeling. There is a phenomenon that we can call emotional shallowness. We don't know what is love, we don't know what is freedom... There is a huge difference between the feeling of freedom when a soldier returns to his village after having fought for three years, and what we think of as freedom. In Turkiye, there is a definiton as "love murder". There cannot be such a conceptualization. We don't know what love is; deep down we don't know what respect is. True love is respect than love. Because this is not understood, our thinking moves in the wrong direction. Today, a hedonistic, an Aristipposian understanding is becoming widespread. Making love... Actually, this is a very dangerous thing.

14 Temmuz 2023 Cuma

Göğe uzanan ağaçlar

Yeni Birlik, 14 Temmuz '23

Bugün çocukluğumun bir kısmının geçtiği Kastamonu'dayım. Orman Bölge'de epey vakit geçirdikten sonra ağaçlığın arasında yürüdüm, toprağın üzerine uzanıp birkaç dakika dinlendim. Gözlerimi açtığımda uzun zamandır görmediğim bir manzarayla karşılaştım. Göğe uzanan ağaçlar... Başımda toplanmış sanki ayılmamı bekliyorlar. 

Var olsunlar ağaçlar insanın en iyi dostudur. Bu hakikati çocuklar yetişkinlerden iyi biliyor. 

"Kastamonulu" kelimesinin sözlükteki bir karşılığı "nazik, nezaket sahibi"... İnsanlar belki de tabiatla iç içe yaşadıkları için Kastamonulu... Buraları daha iyi hatırlıyorum. Henüz küçük bir çocukken babam beni Kastamonulu meşhur tesbih ustası Ahmet Topaloğlu'nun atölyesine götürürdü. Ahmet bey ihtiyarlığında bile tesbih yapıyordu. Kısa bir süre sonra öldü, hemen sonra oğlu vefat etti. Geride güzel hatıralar ve yıllar içinde yıpranmış bir tesbihi kaldı yadigar... Şimdi de kırk yıl önce okuduğum 91 yaşındaki Gazipaşa İlkokulu'nun önünden geçiyorum. Sanki bu binaların hepsi bana gülümsüyor. 

28 Haziran 2023 Çarşamba

Bir vicdan haykırılmalı

Yeni Birlik, 28 Haziran '23

Kültürel bozulmaya saygıdışılık hali diyoruz. Bunun nedeni hem kendinden olmayana karşı hoyratça yaklaşım, hem de kendi kültürüne karşı yabancılaşma... Dünyada duygusal sığlık diyebileceğimiz bir problem var. Bu durum fazla yoksunluk yaşanmamasından kaynaklanıyor olabilir, başka nedenleri de olabilir. Dört yıl savaşmış bir askerin köyüne döndüğü zamanki özgürlük hissiyatı ile bugün bizim özgürlük sandığımız şey arasında dağlar kadar fark var. Derinleşmek için illa yoksunluk mu yaşamamız gerek?

Perşembe günü gazetede aşk cinayeti başlığıyla bir haber okudum. Böyle bir kavramsallaştırma olmaz. Aşk bilinmiyor, en derin değer olan saygı bilinmiyor. Tefekkürdeki sığlık, kültürdeki sığlık, üçüncü köşede de bu duygusal sığlık var. Bir üçgen... Belki tarihin en güçlü plütokrasisi küresel medyasıyla bu yapıyı teşvik ediyor. Böyle bir zeminde Türkiye Yüzyılı inşa etmek isteniyor. Dünyaya söz söyleyeceğiz. Öyle ya... İnternette deklare edilen 61 başlıkta kültür, eğitim, fikri temel yok. Allahaşkına, bu çağa bir vicdan, bir düstur haykırılmalı. III. Ahmed'in internet sitesi, twitter hesabı yoktu. Ama hattatlığı vardı. Annesi Emetullah Râbia Gülnûş Sultan'ın yaptırdığı Yeni Valide Camii'nde, İstanbul'un en önemli cami olan Ayasofya'da ve devletin elit eğitim kurumu Enderun'da asılan hatlarında "Re'sül hikmeti mehâfetullah", yani "hikmetin başı Allah korkusudur"u yazmıştı.